Son dönemde Doğu Akdeniz'de kıta sahanlığı gerilimi yaşanıyor. Temel olarak iki blok var. Bir tarafta Yunanistan, Fransa, Mısır, İsrail diğer tarafta ise Türkiye ve Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti'ni sayabiliriz. Peki taraflar tam olarak ne istiyor?
Kıta sahanlığı nedir?
Ülke kıyılarına bitişik olan ve 200 metre derinliğe veya bu sınırın ötesindeki su derinliğinin doğal kaynaklarının işletilmesine elverişli olduğu noktaya kadar kara sularının dışında kalan deniz altı bölgelerinin deniz yatağı ve toprak altı kesiminin bütününe kıta sahanlığı deniyor.
Kıyıları karşılıklı olan veya yan yana olan devletlere kıta sahanlığının sınırlandırılmasına ilişkin usul ise 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi'nin 6. maddesinde düzenlenmiş durumda.
Söz konusu madde uyarınca, kıta sahanlığının sınırı, kural olarak taraf devletlerin anlaşmasıyla tespit ediliyor. Ancak, bu konuda böyle bir anlaşma yoksa ve özel durumlar farklı bir sınırı gerektirmiyorsa kıta sahanlığı sınırlandırılması eşit uzaklık ilkesine göre gerçekleşiyor.
Türkiye ve Yunanistan
Türkiye ve Yunanistan Ege ve Doğu Akdeniz kıta sahanlığı konusunda henüz uzlaşabilmiş değil. Yunanistan mevcut durumda 6 mil olarak uygulanan kara sularını 12 mile çıkarma hakkına sahip olduğunu belirtiyor. Türkiye ise karasuları belirlenirken denizlerin coğrafi özelliğinin dikkate alınması gerektiğini, Yunanistan'ın 12 mil kararını uygulamaya sokması durumunda Ege'deki karasularının yüzde 35'ten yüzde 63'e çıkacağını, Türkiye'ye ise sadece yüzde 10'luk bir alan kalacağını kaydediyor. TBMM, 1995'te aldığı bir kararla Yunanistan'ın 12 mil uygulamasına geçmesi durumunun "savaş nedeni" sayılacağını kayda geçirmişti.
İki ülke kıta sahanlığı konusunda da tamamen farklı pozisyondalar. Yunanistan, BM Sözleşmesi uyarınca Ege ve Akdeniz'e uzanan her bir adasının anakara ile bütünlük ilişkisi doğrultusunda kıta sahanlığı hakkına sahip olduğunu iddia ediyor. Bu sözleşmeye taraf olmayan Türkiye ise kıta sahanlığı sınırlandırmalarında doğal uzantı ilkesinin esas olduğunu, dolayısıyla Anadolu'nun doğal uzantısı şeklindeki Yunan adalarının kıta sahanlığı olmayacağını belirtiyor.
Yunanistan'ın Türk ana karasına sadece 2 kilometre uzakta olan 10 kilometrekare yüz ölçümündeki Meis Adası'nın kıta sahanlığını iddia ederek Akdeniz'de 40 bin kilometrekarelik bir alanda hak talep ediyor, Meis Adası'nın Yunan ana karasına uzaklığı yaklaşık 580 kilometre.
Gerilimin Nedeni
Türkiye, 27 Kasım 2019’da Libya ile imzaladığı Deniz Yetki Alanlarını Sınırlandırma anlaşması ile Yunanistan’ın Girit, Karpathos ve Rodos adalarının güneyinde kalan bölgeyi kıta sahanlığı kapsamında gördüğünü ilan etmiş ve bu anlaşmayı BM’ye kaydettirmişti.
Anlaşmanın uluslararası hukuka göre bir geçerliliği olmadığını savunan Atina, adaların kıta sahanlığı hakları olduğunu, Türkiye’nin ortaya koyduğu haritanın Yunanistan’ın egemenlik haklarını çiğnediğini ilan etmişti.
Türkiye yayımladığı bir NAVTEX (Denizcilere Duyuru) ile Oruç Reis araştırma gemisinin 21 Temmuz tarihinden itibaren Rodos ile Meis adaları arasında yeni bir sismik araştırma faaliyetinde bulunacağını duyurdu ve Oruç Reis araştırma gemisini, savaş gemileri eşliğinde Doğu Akdeniz açıklarına gönderdi. Bunun üzerine Yunanistan; Türkiye'nin ilan ettiği NAVTEX'in Meis adasının güneyindeki Yunan kıta sahanlığı bölgesinde bulunduğunu, Türkiye'yi kıta sahanlığına girmek ve egemenlik haklarını ihlal etmekle suçladı.
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, Türkiye'nin Akdeniz'de doğalgaz arama çalışmalarından vazgeçmemesi durumunda Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye yaptırım uygulamak dışında başka bir seçeneğinin olmadığını söyledi.
Yunanistan, Türkiye'yi Meis, Rodos ve Girit gibi adaların kıta sahanlıklarını görmezden gelmekle suçluyor. Türkiye'nin ilan ettiği NAVTEX koordinatlarının Yunan adaları kıta sahanlıklarının sınırlarında bulunduğundan Yunan Silahlı Kuvvetleri'nin teyakkuz durumuna geçirildiği belirtiliyor.
Türkiye'nin Libya ile imzaladığı deniz yetki alanları mutabakatının 'hukuken yok hükmünde' olduğunu açıklayan Atina, buna gerekçe olarak "Girit adasının kıta sahanlığının Türkiye tarafından göz ardı edilmesini" göstermişti.
Yunanistan'dan "teyakkuz"
Oruç Reis gemisinin çalışma yapacağı alana ulaşmasının ardından geçriğimiz pazartesi günü Yunanistan Genelkurmay Başkanı Konstantinos Floros, Silahlı Kuvvetler'in "teyakkuza geçtiğini" açıkladı. Floros, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis başkanlığında olağanüstü toplanan Dış İlişkiler ve Savunma Kurulu toplantısına askeri üniformasıyla katıldı.
Başbakanlık'tan yapılan açıklamada toplantıda "Doğu Akdeniz'deki son gelişmelerin gözden geçirildiği" ve "Türkiye'nin provokatif eylemlerine karşı alınması gereken önlemler üzerinde görüş alışverişinde bulunulduğu" belirtildi.
Mısır ve Yunanistan arasında 6 Ağustos’ta imzalanan Deniz Yetki Alanlarını Sınırlandırma Anlaşmasının hemen ardından Türk Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Yunanistan-Mısır anlaşmasının “yok hükmünde” olduğu çünkü iki ülkenin deniz sınırı olmadığı ifade edildi.
Türk Milli Savunma Bakanlığı Twitter hesabından "Türk Silahlı Kuvvetleri, deniz yetki alanlarımızda uluslararası hukuktan kaynaklanan hak, alaka ve menfaatlerimizi koruma azim ve kararlılığı çerçevesinde gerekli tüm tedbirleri almıştır." mesajı ile aşağıdaki görseli paylaştı
Fransa ve Türkiye Arasında Gerilim
Bilindiği üzre Fransa ve Türkiye'nin Libya iç savaşındaki tutumları taban tabana zıt durumda.
Geçtiğimiz haftalarda Fransa'nın Akdeniz'de NATO misyonu çerçevesinde görev yapan Courbet isimli firkateyni, Tanzanya bandıralı bir gemiyi ambargoyu delerek, Libya'ya silah taşıdığı şüphesiyle denetlemek istiyordu. Fransızlar Courbet'nin bunun üzerine bu gemiye eşlik eden Türk gemileri tarafından taciz edildiğini, Türk savaş gemilerinin ani manevralarla agresif bir şekilde Courbet'e yönelerek üç kez radar kilitlediğini belirttiler.
Fransa, bu davranışları "aşırı agresif" olarak tanımlayıp, Türkiye'yi NATO'ya şikayet etti. NATO, bu gelişmeler üzerine konuyla ilgili soruşturma başlatma kararı aldı. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in talimatıyla yapılan üç haftalık ayrıntılı bir teknik inceleme sonucunda 130 sayfalık bir rapor hazırlandı. Raporda, Türk savaş gemilerinin Fransız savaş gemisini üzerine radarını kilitleyerek tacizde bulunduğuna Fransız iddialarını destekleyen bir ifadenin yer almaması Paris'i kızdırdı. Fransa, NATO'ya bir mektup göndererek Akdeniz'de devam eden Sea Guardian misyonundan geçici olarak çekildiğini kaydetti.
Gelişmeleri yakından takip eden kaynaklar, Fransa'nın aleyhine çıkan bu raporda ABD'nin etkisine de dikkat çekiyorlar. ABD, Rusya'nın Suriye'nin ardından Libya'ya da yerleşiyor olmasından büyük rahatsızlık duyuyor ve son dönemde Türkiye'nin askeri katılımı sonucunda Libya Ulusal Ordusu lideri General Halife Hafter'ın geri adım atmasını olumlu bir adım olarak görüyor.
Fransa ise Hafter güçlerini destekliyor ve Türkiye'nin bölgedeki varlığının Libya bunalımını daha da derinleştirecek bir faktör olarak görüyor. Kaynaklar, açıkça olmasa da Türkiye'nin tarafını tutan bu rapor sayesinde Fransa'nın Libya konusunda NATO içindeki etkisinin kırılması sonucunu verebileceği değerlendirmesini yapıyorlar.
Paris ile Ankara arasında son dönem yaşanan gerilimler Suriye, Libya, Doğu Akdeniz tartışmaları üzerinde yoğunlaşıyor.
Özet:
Türkiye'nin Ortadoğu'daki politikası AB ülkeleri ve kısmen NATO ülkeleri ile çoğunlukla zıt yönde. Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz'de çıkar çatışmaları yaşanıyor. Türkiye ve Yunanistan arasındaki karasuları konusunda net bir anlaşma mevcut değil. Dolayısıyla aynı parseller üzerinde hidrokarbon arama çalışmaları yapmak istemeleri gerilimi tırmandırıyor.
Türkiye Libya ile, Yunanistan da Mısır ile deniz yetki alanı mutabakatları oluşturdular. Fakat karşılıklı olarak bu anlaşmalar tanınmıyor.
Yakın dönemde Tanzanya bandıralı bir gemiyi aramak isteyen Fransız gemisine Türk savaş gemilerinin radar kilitlediği iddiası ile gerilim daha da tırmandı ve Fransa bölgeye askeri takviyesini arttırdı ve karşılıklı tansiyonu yükselten açıklamalar yapıldı.
Son olarak Oruç Reis araştırma gemisinin savaş gemileri eşliğinde açılmaları Yunanistan'da ve Fransa'da büyük yankı uyandırdı ve Yunan deniz kuvvetleri teyakkuza geçti.
Türkiye mevcut statükosu sayesinde daha agresif bir duruş izliyor, Yunanistan ise AB desteği ve yaptırım kozuyla Türkiye ile uzlaşmakta elini güçlendirmek istiyor. AB ve NATO tansiyonu düşürmekten yana. Mevcut durumda yine de taraflar diplomasi kanallarını kapatmış değiller.