21 Şubat 2020 Cuma

Kimim

Bana kimsin diye sorarsan arkadaş,

Şu sisli, giryeli sesimle,
Anlatayım birkaç kelime ile;
Nam-ı naçizime “Onur Baba” derler,
Kokoreçe nispetimi de söylerler.
Nişaburlu Ömer ile, Şair Fikrettir;
En yakın arkadaşlarım birer fanidir.
Tahsilim biraz siyasal bilgiler,
Biraz da kitapsal şiirsel işler.
Haftada yedi sekiz gün,
Üzümle arpa kanı içerim birkaç öğün.
Kulakta resimde Van Gogh severim,
Metalikayla başlar Tatlısese geçerim.
Yoktur sırtımda mühr-ü nübüvvet,
İlgim de yok para, pul, servet.
Bazen varım kimi zaman çok,
Hayalimiz omuzda bir yıldızdı, artık yok.
Bir kırmızı atım vardı eller aldı,
Jelibon, yoğurt, etimek bize kaldı.
Bu bir misaldir ki Onur Babayı anlatmakta,
Şarkılar geçiyor günler daralmakta.




17 Şubat 2020 Pazartesi

Yargı Üzerine


Şimdi bu konu üzerine Montaigne ne yazmıştır, Tanrı ne söylemiştir bilmem. 

Derim ki; yargı yargıca düşmez. 
Demişler ki; "Yargılamayın ki yargılanmayın". 
Yargılanmamak için değil, yargılamaya hakkınız olmadığı için yargılamayın. Çünkü insan doğadaki her şeyden öte içgüdü ve duygu ile hareket eder. İnsanın bilinçaltı, soydan aktarılan gen, dünyayı algıladığı renk dahi bunda etkilidir. Her bireyin davranışı muhakkak diğerinden farklıdır ve akıl ermez. Seninki ile yanı başındaki insanın fikirleri, görüşleri ve ideolojisi uyuşmaz. Bu ezelden beri böyledir. 
Nasıl ki Ademin iki oğlu arasındaki mesele ölümle bitmiştir, bunu yargılamak, doğru budur demek de bize düşmez.
Bize düşen şey salt bir hoşgörüdür. 

Tabi bunu uygulayamayacağımız da bu paragraf kadar kesindir. Çünkü insanın doğası budur. Yargılamaya hakkı yoktur fakat sonsuzca yargılar.
Bir kitap demiş ki;
"Kim cüret edebilir seni yargılamaya; şu yargıçsız, şu kimsenin masum olmadığı dünyada".





II

1 Şubat 2020 Cumartesi

Başlangıç



Kimseden ümmîd-i feyz etmem, dilenmem perr-ü-bâl,
Kendi cevvim, kendi eflâkimde kendim tâirim.
İnhinâ tavk-ı esâretten girandır boynuma;
Fikri hür, irfanı hür, vicdânı hür bir bireyim.



I