Bu yazımızın konusu başlıktan da belli olduğu gibi Atıfet. Bunu sana yazmak istemezdim fakat gül bahçeleri de bir gün soluyor.
Bildiğin gibi Meyhane Atıfet yıllardır bizim evimiz gibi. Keyifli, hüzünlü, heyecanlı binlerce anımız var. Bizim kıraathanemiz gibidir o. Akşam uğranıp iki kadeh yuvarlanır. Yol üstü gibi soda içmeye girilir. Bir buluşma varsa orada yapılır. Bir şey konuşulacaksa masa bellidir. Kutlamalar hep aynı yerde. Keyifsiz bir günün rakısı da Atıfet'te içilir. Tam karşımızda ama yazılmamış bir şiirdir o.
Ev gibiydi bize, ki uyuyup sabah işe gitmişliğim de vardır. Binlerce anımıza ev sahipliği yapar. Evimden çok muhtemelen orada vakit geçirmişimdir. Çok güzel, zarif ve bir o kadar da narin.
Güler abla. Onu Atıfet'in ve tüm sokağın sahibi olarak tanıştırırdık herkese. Bir tekten fazla içmez, gülümsemesi milimetrik eksilmezdi. Kapıdan yeni bir arkadaş ile girince hemen işaret ederdi: "hayır, bu olmaz". Bir de akşamın ileri saatlerinde masaya gelip "gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar"ı söylerse tamam, Atıfet tamamlanır. Hatırada kalan şey değişmez zamanla. Şirin ev sahibimizdi Güler abla.
Masamız hep belliydi: "Muhtar masası". O masaya biz yokken oturan kanlı düşmanımızdı bizim. Heyhat, gaflete düşen olmuşsa da kıvrılırdık başka bir masaya. Zaten üçüncü dubleden sonra bütün masalar arasında görünmez bir köprü kurulur. Rakı içtiğimizde içimize bir karanfil düşerdi, bir başkasına uzatırdık. O başkası yok mu bir yanındakine verirdi. Derken karanfil elden ele.
Gittiğimiz gece muhakkak kapatırdık meyhaneyi. Arkadan bağırırdı Arap: "hadi beyler kalkın artık meyhanecinin de evi var". Bizim cevabımız mütevazi tabi: "Ev mev yok, sabb'aha kadar buradayız".
Bir gün yan masamızda kalın sesli, dümende iyi olan bir kasabın İkinci Yeni'yi keserken söylediklerine şahit olduk. Yanlış bilgilerle masayı donatıyordu. Bir gafletle Edip Cansever abimize "çerez" demeyi kendine hak gördü. Şu an yaşayan bir ölü. Sonrasında Her masamızda Edip Cansever şiiri okumayı kendimize bir görev saydık. Meyhane duvarındaki asılı fotoğrafımız da önemlidir. Ümit B. ile duvardaki fotoğrafımızda telefonda gösterdiğimiz büyük üstat Edip Cansever'dir. Ki menüsünde Edip Cansever şiiri yazan bir meyhaneden söz ediyoruz değerli günlük.
Fakat Atıfet'i göremeyecek kadar hızlı solmaları da kaderin her zamanki gülümsemesi.
Çalma listelerimizin çok benzer olduğunu söylemiş miydim? İkimizinki de Dilek Türkan'la başlıyor. Birçok şarkımız ortak. Ama Kamuran Akkor yalnızca Güler abla bana jest yapmak isterse çalar. Ya da gizlice sıraya eklemem gerek.
Her masada söylenirdi: "dibini görmeyen sevdiğini görmesin"... Dibi her şişenin görüldü. Sevdiklerimiz zaten hep yanımızda.
Ne yazık ki kapattılar Atıfet'i. Mülk sahibi ile olan bir problemden binlerce gelecek anı henüz çizilmeden tarihe gömüldü. Oysaki içeceğimiz mavilik kadar rakı vardı orada. Atıfet'in rakısı başkadır. Şarap başka dökülür orada. Bira gürültüyle açılırdı. Gürültüyle çıkardı duman mezelerden.
Sanki evim yıkılmış kadar üzgünüm fakat ne çare kader.
Buruk bir anı olarak kaldı Atıfet. O meyhane değildi, Atıfet'ti. Belki bir gün başka bir yerde yeniden doğar kim bilir. Fakat bu ayrılık kurşun kadar ağır.
İşte böyle sevgili günlük. Sevdiğimiz herkesin, her şeyin anısı olduğu gibi duruyor ve yaşamımızın akşamında yeniden uyanıyor.. Evet anılar ölmüş değil, yalnızca uykuda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder